Sanat | Konular | Kitaplar

ESKİ (MEZ) YAZI

İslâm harfleri, yani medeniyetimizin yazısı sahipsiz kalmıştır. Latin harfleri bambaşka bir medeniyete ait olduğu halde, sanki bin senedir kullanılan yazı oymuş gibi kabul edilmiş görünüyor.

Kimse hatırlamıyor bile, milletimizin Kur'ân yazısı diye yücelttiği muhteşem ve mübârek yazımızı... Bir an unutmaması gerekenler bile, bir saniye dahi hatırından çıkarmaması lâzım gelenler bile, her zaman akılda tutması şart olanlar bile, derin bir kış uykusunun gafletiyle unutmuş ve hatta terketmiş görünüyorlar.

Nasıl ki siyasî istiklâlimizi bayrak ve sancak temsil eder; nasıl ki iktisadî istiklâlimizi kendi paramız temin eder; medeniyet, kültür ve tefekkür alanındaki bağımsızlığımız da kendimize ait olan yazı ile gerçekleşir. Bu da İslâm yazısı'dır, islâm Harfleri'dir, medeniyetimizin yazısıdır, Kur'ân Harfleri'dir. Hilâl nasıl islâm'a sembol ise, İslâm Harfleri de medeniyetimize bir sembol olmuştur.

Yazı elbette bir şekildir; ama, öze en yakın olan bir şekildir, özün ve ruhun doğurduğu bir şekildir. İslâm Harfleri, İslâm'ın ve medeniyetinin bir şeklidir. Arab'ın, Acem'in, Türk'ün, Kürt'ün, Endülüslü'nün, Afrikalı'nın, Asyalı'nın, Ortadoğulu'nun, yani İslâm Milleti'nin hepsinin emeğiyle ortaya çıkmış bir şekildir. Topyekûn İslâm Milleti'nin malı ve yazısıdır. Tarih buudu islâm tarihiyle aynîleşmiştir; estetik buudu diğer bütün yazıların üstündedir; pratik, yani kolay yazılma ve elin işleyişine en uygun olma husysiyeti ise, dünyaca bilinmektedir; coğrafya buudu da, İslâm Milleti'nin var olduğu her yerdir.

İslâm ve Türk dünyası ile (fikir, kültür, sanat, edebiyat ve siyaset açılarından) birlik ve beraberlik, hatta sıhhatli bir irtibat kuramayışımızın bir sebebi de, bizim ve diğer bazı ülkelerin yabancı alfabeler kullanmasındandır.

Batı'nın memleket ve milletimiz üzerinde rahatça oyun oynayabilmesinin sebeplerinin başında, yazımızı terkedişimiz gelir. Bugün devlet ve milletimizin zillete düşmesi, kendi tarih ve medeniyetine arkasını dönmesindendir; yazımıza sahip çıkmakla bu ayıbı üzerimizden kaldırmış olacağız.

Yanlışta ısrar boşunadır, üzerinden yüzyıl geçse de boşunadır, bin yıl geçse de... Hele bu hata temelli ve köklü bir hata ise, temelden başlayıp büyük bir zincir hâlinde birçok önemli yanlışlıklara da sebep oluyorsa...

Bugün kültür, sanat, edebiyat ve tefekkürdeki zayıflık, kısırlık ve verimsizliğin temelinde du vardır. Kitap okuyamamanın bile altında bu vardır. Yazı devriminin insanlarımızda meydana getirdiği antipati ve kötümserliğin izleri bugün dâhî küllenmemiştir, yaşamaktadır. Cemiyetin alt şuurundakı izi ve tesiri mâlûm bir gerçektir. Yapmamız gereken, bu yanlıştan dönmeye çalışmaktır; hatalar silsilesinin anası durumunda olan bu yanlışlıktan kurtulmaya gayret etmektir.

Bunun için neler yapılabilir?

Her fırsat ve imkânda yazımızdan bahsedilmelidir. Yazımızın kullanışlılığı, işlekliği ve güzelliği her fırsatta ifade edilmelidir. Tarih ve medeniyetimizle gerçek bağın ancak islâm yazısı ile kurulabileceği mevzuu ısrarla işlenmesidir. İslâm ve Türk dünyası ile gerçek birliğin yazımızla temin edilebileceği telkin edilmelidir.

Sâdece yazımızı değil, takvimimizi, kıyafetlerimizi, ölçülerimizi müessese ve an'anelerimizi yâni kısacası medeniyetimize ait bütün şekil ve unsurları yeniden gündeme getirmek, ısrarla işlemek, sık sık ifade etmek ve çağımıza taşınmasına gayret etmek zorunda olduğumuzu unutmayalım. Ve yine unutmayalım ki; bizler, İslâm Medeniyeti'nin mensuplarıyız. En son, en yeni, en mükemmel, en doğru, en haklı ve en güzel bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu medeniyetin bizden istdediği ruh ve şekilde olmaya, davranmaya çalışmak zorundayız.

Suni gündem ve mevzularla oyalanıp, oyuna gelmek yerine, gerçek ve asıl, temelli ve köklü, kalıcı ve ileriye götürücü mevzularla meşgul olalım. Bu hususlarla arada sırada ilgilenmek yetmez; fikri takip sahibi olarak ısrarla peşinde olmalı, her fırsat ve imkânda mesele ve mevzularımızı işlemeli, anlatmalı ve yazmalıyız.


Konular